9333,42%0,61
39,25% 0,27
44,77% -0,16
4258,08% 0,27
6744,07% 0,00
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Çocuğun en ciddi işi oyundur!”
Oyunun çocuk gelişimi ve toplumsal yaşam için taşıdığı hayati öneme dikkat çeken Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Tarhan, “Çocuğun en ciddi işi oyundur. Erişkinlerin de en ciddi işi, bir işi oyun kolaylığında ve tadında başarabilmesidir. Bu böyle olduğu zaman insan yaşlanmıyor." dedi.
Kurtuluş Savaşı yıllarında Bursa Gemlik'ten İstanbul'a göç etmek zorunda kalan ailesinin Haydarpaşa Garı'nda Kızılay çadırlarında kaldığını anlatan İstanbul Milletvekili Elif Esen, "Babaannem, Kızılay görevlilerinin kendilerine oyunlar oynattığını anlatırdı. Savaş döneminde, o travmatik ortamda çocuklara savaş hissiyatını daha az hissettirmek için 'ağızlarında yumurta taşıma oyunu' oynatmışlar." dedi.
Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Çocuk Gelişimi Bölümü ev sahipliğinde düzenlenen "Her Yerde ve Herkes İçin Oyun" temalı “Uluslararası Oyun Kongresi” 1-3 Haziran 2025 tarihlerinde Üsküdar Üniversitesi NP Sağlık Yerleşkesi ve Çarşı Yerleşke’de gerçekleştirildi.
Kongrenin açılış konuşmaları Kongre Başkanı Prof. Dr. Nurper Ülküer, Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Arif Aktuğ Ertekin, Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Amerikan düşünce kuruluşu Brookings Enstitüsü’nden Sweta Shah, İstanbul Milletvekili ve Çocuk Hareketi Danışma Kurulu Başkanı Elif Esen tarafından yapıldı.
Tarhan: “Yaşadığımız olayları bir çocuğun oyunu ele alışı gibi ele almayı başarmalıyız”
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, oyunun çocuk gelişimi ve toplumsal yaşam için taşıdığı hayati öneme dikkat çekerek, "Türkiye'nin şu anda en çok önemli ihtiyaçlarından birisi de hayatı anlayış yaklaşımımızdır. Anadolu irfanı olan bu coğrafyada, Mevlana yetiştirmiş bu coğrafyada daha mutlu, daha huzurlu yaşamayı başarmamız gerekiyor. Yaşadığımız olayları, en ciddi olayı bile bir insanın eğlenceli bir şekilde, soğukkanlı bir şekilde, bir çocuğun oyunu ele alışı gibi ele almayı başarabilirsek birçok problemimiz çok daha kolay düzelir. Her olaya bir savaş stratejisiyle yaklaşmayız." dedi.
Konuşmasında nörobilimin oyunun faydalarını kanıtladığını aktaran Prof. Dr. Tarhan, "Bir çocuk, çocukluk döneminde iyi oyun oynayarak, her şeyi deneyimleyerek büyürse bir akış duygusu yakalıyor. Bu akış duygusu, pozitif psikolojide insanın bir iş yaparken saatlerin nasıl geçtiğini anlamadığı duygudur. Çocuğun en ciddi işi oyundur. Erişkinlerin de en ciddi işi, bir işi oyun kolaylığında ve tadında başarabilmesidir. Bu böyle olduğu zaman insan yaşlanmıyor, Alzheimer'a bile iyi gelir." diye konuştu.
Oyunun antidepresan etkisi var!
“Oyun oynarken beynin mutlulukla ilişkili bölgeleri aktif hale gelir. Bu süreçte haz duygusuyla bağlantılı olan dopamin ve anlam duygusuyla ilişkilendirilen serotonin hormonları salgılanır. Eğer oynanan oyun anlamlı bir içeriğe sahipse, sadece geçici bir haz değil, sürdürülebilir bir mutluluk da ortaya çıkar.” diye konuşan Prof. Dr. Tarhan, “Serotonin antidepresandır. Oyunun antidepresan etkisi var. Bunu söyleyebiliriz. Çocuklar için olduğu gibi erişkinler için de aynı. Ama erişkinin yaptığı işi o akış duygusuyla yapabilmesi önemli.” şeklinde konuştu.
Oyun sırasında çocukların gelişimi değerlendiriliyor
Günümüzde çocuk gelişimiyle ilgili teoriler arasında öne çıkan yaklaşımlardan birinin de çocuğun, oyun yoluyla otonom sinir sisteminin işleyişini öğrendiği ve deneyimleyerek geliştirdiğini kaydeden Prof. Dr. Tarhan, şöyle devam etti:
“Oyun sırasında çocukların gelişimi farklı alanlarda değerlendirilir. Bazı testlerle çocukların özellikle ince motor becerileri ölçülür. Aynı zamanda çocuk ve ergen psikiyatrisinde sıklıkla kullanılan duyu bütünleme profili sayesinde çocuğun; ince motor becerileri, kaba motor becerileri, dil gelişimi, sosyal becerileri ve duyusal becerileri gibi çok yönlü gelişim alanları değerlendirilir. Tüm bu beceriler ise oyun sırasında doğal olarak gelişir.”
Duygusal zekâ açısından da oyun çok kritik
Oyunun aynı zamanda değerler eğitiminin bir parçası olduğunu, çocuğun oyun oynarken; emek vermeyi, sabırlı olmayı (sebat etmeyi), bir gruba ait olma duygusunu öğrendiğini anlatan Prof. Dr. Tarhan, “Bu da onun sosyal zekasını geliştirir. Aynı zamanda oyun, mantıksal zekanın da gelişimine katkı sağlar. Çocuk oyun sırasında; sıralama yapmayı, zamanlamayı ve neden-sonuç ilişkisi kurmayı öğrenir. Bu süreçte beyinde farklı nöral ağlar (networkler) gelişir. Duygusal zekâ açısından da oyun çok kritiktir. Özellikle duyguların düzenlenmesinden sorumlu olan anterior singulat korteks bölgesi – ki bu bölge beynin ‘vites kutusu’ olarak da adlandırılır – oyun esnasında aktif olur. Bu bölge, duyguların hızını ayarlamada (yavaşlatma/hızlandırma) önemli bir rol oynar.” dedi.
Çocuğun gelişimi açısından en kritik dönem 4-6 yaş aralığı
Tüm bu nedenlerle oyunun, sadece eğlence değil; çocuğun nörobiyolojik, sosyal, duygusal ve bilişsel gelişiminde hayati öneme sahip olduğunu ifade eden Prof. Dr. Tarhan, şöyle devam etti:
“Çocuğun gelişimi açısından en kritik dönem 4-6 yaş aralığıdır. Bu dönemde çocuğa teorik bilgi yüklemek yerine onunla birlikte oynamak, hoplamak, yazmak, çizmek gereklidir. Çünkü çocuk bu yaşlarda sadece bilgi değil, aynı zamanda kurallı yaşamayı, disiplini, empatiyi ve başkalarının hakkına saygı duymayı oyun yoluyla öğrenir. Oyun, çocuğun hem zihinsel hem duygusal hem de sosyal gelişimini destekler. Oyun sırasında kurallar vardır, bu da çocuğa kurallara uymayı ve sınır koymayı öğretir. Oyunun içerisinde empati, paylaşım, bekleme, anlayış gibi sosyal beceriler gelişir. Ancak günümüzde birçok çocuk yalnızca dijital oyunlarla vakit geçiriyor.”
Bedeli ağır oluyor…
Dijital oyunların çocuğun gelişimini sekteye uğrattığını ve çocuklarda ‘klip sendromu’ da denilen otizm belirtileri görülebildiğini anlatan Prof. Dr. Tarhan, “Ne zaman ki tableti elinden alıp, anne-baba çocukla aktif oyun oynamaya başlıyor; o zaman çocuktaki gelişme hızlanıyor. Ancak bu dönüşümün sağlanabilmesi için de çok geç kalmamak gerek. Özellikle dil gelişimi, 4 yaşından sonra çok zor ilerliyor. Bu yaşlardan sonra çocuklarda kalıcı dil bozuklukları gelişebiliyor. Anne babalar bazen tableti bir tür ‘ucuz bakıcı’ gibi görüyor. Tableti veriyor, çocuk saatlerce sessizce oynuyor. Bu ebeveynin de işine geliyor. Ama bunun bedeli ağır oluyor. Çocuğun gelişimi duruyor. Unutmayalım, çocuk için oyun, en ciddi iştir.”
“Öyle sera çiçeği gibi çocuk yetiştiremeyiz”
Oyunun, çocukların eleştirilme, üzülme, canının yanması gibi durumlarla karşılaşarak stres yönetmeyi öğrendiği bir alan olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Tarhan, "Öyle sera çiçeği gibi çocuk yetiştiremeyiz. Öğrenecek. Bu da oyun esnasında, arkadaşlar arasında oluyor." diye konuştu.
Modernizmin getirdiği hızlı yaşamın çocukların sokağa çıkıp oynama imkanlarını kısıtladığını ifade eden Prof. Dr. Tarhan, akrabalık bağlarının zayıflamasıyla çocukların apartmanda dahi arkadaş bulmakta zorlandığını, bu nedenle, en azından 3 yaşına gelen çocukların kreşe gönderilmesini tavsiye ederek, "Kreşe gittiği zaman çocuk orada sosyalleşmeye başlıyor. Birçok korkuları gidiyor, ihtiyaçlarını karşılıyor. Aslında hayatı öğreniyor, her şeyi öğreniyor." dedi.
Kurtuluş Savaşı'nda oyun
İstanbul Milletvekili ve Çocuk Hareketi Danışma Kurulu Başkanı Elif Esen, babaannesinin Kurtuluş Savaşı yıllarında yaşadığı bir anıyı paylaşarak, o dönemde Bursa Gemlik'ten İstanbul'a göç etmek zorunda kalan ailesinin Haydarpaşa Garı'nda Kızılay çadırlarında kaldığını anlattı.
Elif Esen, "Babaannem, Kızılay görevlilerinin kendilerine oyunlar oynattığını anlatırdı. Savaş döneminde, o travmatik ortamda çocuklara savaş hissiyatını daha az hissettirmek için 'ağızlarında yumurta taşıma oyunu' oynatmışlar." diyerek oyunun en zor zamanlarda bile bir hayata tutunma ve dayanışma aracı olduğunu belirtti.
"Çocuk siyasetten büyüktür"
Siyasetten önce de sivil toplumda çocuklar için çalıştığını belirten Esen, "Umudum ve derdim her daim çocukların umut dolu olmaları ve geleceklerine güvenle hayal kurabilmeleri için onlara destek olmaktır." ifadesinde bulundu.
"Çocuk siyasetten büyüktür" anlayışıyla fikir annesi olduğu "Çocuk Hareketi"nin doğuşunu anlatan Elif Esen, bu sivil inisiyatifin Meclis’teki farklı partilerden milletvekillerini bir araya getirdiğini söyledi.
"Çok kısa bir zamanda 5 ayrı partiden 10 milletvekili, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin basın salonunda 'Gazzeli çocuklar yaşamalı' diye bir basın toplantısı düzenledik.," diyerek hareketin başarısına dikkat çeken Esen, partiler üstü bir bakışla kurulan bu inisiyatifin, Türkiye'nin dört bir yanından sivil toplum kuruluşlarını, akademisyenleri, hukukçuları, sağlıkçıları, eğitimcileri ve iş insanlarını bir araya getirdiğini ve Prof. Dr. Nurper Ülküer'in bu sürecin en büyük destekçisi olduğunu belirtti.
Prof. Dr. Arif Aktuğ Ertekin: “Oyun aslında yaşamın bütününde var”
Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Arif Aktuğ Ertekin, “Oyun aslında yaşamın bütününde var. Daha dünyaya gelmeden önce anne karnında oynamaya başlıyor çocuklar. Oynamadığı zaman orada bir aksilik oluyor. Oynadıkları zaman biz onların oynamasından mutlu oluyoruz. Demek ki her şey yolunda gidiyor diyoruz. Doğduktan sonra yine oynuyorlar. Büyüdükçe devam ediyor. Aslında ölene kadar devam ediyor. Oynadıkça iletişim kuruyoruz. Oynadıkça öğreniyoruz. Oynadıkça ekip halinde çalışmayı öğreniyoruz. Oynadıkça birbirimize dokunmayı görüyoruz. Oynadıkça insani değerlerimizin farkına varıyoruz. Hayat hep bir oyun. Yaşamımızdan hiç çıkarmamız gereken en büyük değerlerimizden biri oyun.” diye konuştu.
Prof. Dr. Nurper Ülküer: “Oyunun yaşamın her alanına entegre edilmesi gerek”
Üsküdar Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölüm Başkanı ve Kongre Başkanı Prof. Dr. Nurper Ülküer, oyunun yeniden hatırlanması ve yaşamın her alanına entegre edilmesi gerektiğini belirterek, bu kongrenin temel amaçlarından birinin de bu olduğunu ifade etti.
Birleşmiş Milletler'in geçtiğimiz yıl 11 Haziran'ı "Dünya Oyun Günü" ilan etmesine değinen Prof. Dr. Ülküer, "Bu karar, oyunu tekrar günlük yaşamımıza getirmek için atılmış önemli bir adım. Çünkü oyun; kültürleri, gelenekleri ve ekonomik problemleri aşan, herkesin ortak kullandığı evrensel bir dildir." dedi.
Oyunun nörobiyolojik ve psikolojik olarak geliştirici, değiştirici ve rahatlatıcı bir araç olduğunun bilimsel çalışmalarla kanıtlandığını vurgulayan Prof. Dr. Ülküer, bu kongrede oyunun bilimsel yönlerinin detaylıca ele alınacağını belirtti.
Ebeveynler oyun oynamayı bilmiyorlar, unutmuşlar
Haziran ayının "Ebeveynlik Ayı" olarak da kabul edildiğini hatırlatan Prof. Dr. Ülküer, ebeveynlerin çocukların hayatındaki ve oyun süreçlerindeki rolüne dikkat çekti.
Prof. Dr. Ülküer, "Yıllardır ebeveynlere 'Çocuklarınızla oynayın' diyoruz. Ancak fark ettim ki, ebeveynler oyun oynamayı bilmiyorlar, unutmuşlar. 'Mış gibi' oynuyorlar ve çocuklar bunun farkında. Çünkü biz oyun oynamayı unuttuk. Oyunbazlığı geri getirmemiz gerekiyor." diyerek ebeveynlerin de oyun sürecine aktif ve içten katılımının önemini vurguladı.
Kriz durumlarında, afetlerde ve deprem sonrasında oyunun rahatlatıcı ve rehabilite edici gücüne dikkat çeken Prof. Dr. Ülküer, "Oyun bir haktır. Sadece çocuğun değil, yetişkinin de hakkıdır." dedi.
Sweta Shah: “Oyun, insanlar beceri geliştirdiklerini fark etmeden pek çok beceriyi geliştirebilir”
Amerikan düşünce kuruluşu Brookings Enstitüsü’nden Sweta Shah, kongrede bulunmaktan duyduğu heyecanı dile getirerek, "Umarım bugün ortaya çıkan bazı araştırmalar, İstanbul için, Türkiye için, ülke için bir sonraki aşamanın ne olması gerektiğini düşünmenize yardımcı olabilir." ifadelerini kullandı.
Brookings Enstitüsü olarak herkes için, her yerde oyunun gücüne inandıklarını vurgulayan Shah, "Oyun, insanlar beceri geliştirdiklerini fark etmeden pek çok beceriyi geliştirebilir çünkü çok eğlenceli ve neşelidir. İnsanlar oyun oynarken öğrendiklerini düşünmezler. Ancak araştırmalar gösteriyor ki, oyun günlük deneyimlere, pazar, mağaza, sokak ve sınıf tartışmalarına entegre edildiğinde, sadece küçük çocukların değil, yetişkinlerin de beynini yavaş yavaş ve sürekli olarak geliştirir. Çünkü beyinlerimiz yavaşlasa da büyümeye devam ediyor.” diye konuştu.
Açılışın ardından Çocuk ve ergen psikoterapisinde uzmanlaşmış bir psikoterapist olan Dr. Joanna Fortune "Why We Play?" (Neden Oynarız?) başlıklı bir konferans verdi.
Kongre 3 gün sürdü
3 gün süren kongre boyunca alanında öncü birçok yerli ve yabancı akademisyen ve uzman, panelist, moderatör ve atölye yürütücüsü olarak değerli bilgi ve deneyimlerini paylaştı. Kongrede, nesiller arası oyun, oyun ve yaratıcılık, doğada oyun, dijital oyunlar, erken çocukluk (bebeklik, okul öncesi ve ilkokulun ilk yılları) dönemi ve oyun, okul dönemi ve oyun, ergenlik dönemi ve oyun, ebeveynlik ve oyun (oyuncu anne babalar, oyuncu kişilikler), yetişkinlik dönemi ve oyun, yaşlılık dönemi ve oyun (oyuncu büyükanne ve büyükbabalar) gibi konular ele alındı. Kongre kapsamında katılımcılara çeşitli ve zengin içerikli atölye çalışmaları sunuldu.