14169,30%0,02
42,85% 0,06
50,69% 0,07
6187,83% -0,07
9975,22% 0,00
1934 İtalya'sında, kuzeyli bir öğretmen olan Anna'nın 'Postacı' olması hem faşizm döneminin zorlu şartlarına hem de kasabanın katı kurallarına bir başkaldırıdır. Merve Öke çevirisiyle sunulan bu eser, toplumsal tabuları yıkan bir kadının ilham verici varoluş mücadelesini anlatıyor.
1934 yılında, İtalya'nın güneyindeki küçük Lizzanello kasabasına taşınan kuzeyli öğretmen Anna, sadece güzelliğiyle değil, aynı zamanda eşitlikçi ve bilim yanlısı görüşleriyle de dikkat çeker. Geleneksel beklentilere meydan okuyan, pantolon giyen ve komünist partiyi destekleyen Anna'nın aykırı duruşu, kasabada şaşkınlık yaratır.
İşsiz kalınca kasabanın yayımladığı "Postacı Aranıyor" ilanına başvurur ve o dönemde bir kadın için düşünülemez olan bu görevi üstlenir. Postacı olarak Anna, sadece mektupları değil; savaş cephesinden haber bekleyenlere umudu, okuma yazma bilmeyenlere bilgiyi ve kasabanın kadınlarına yeni bir hayatın mümkün olabileceği fikrini taşır. Postacı Kadın, değişime direnen bir toplumda, tabuları yıkan ve cesaretiyle iz bırakan bir kadının dokunaklı hikâyesidir.

Arka kapak
İtalya, Salento, Haziran 1934: Lizzanello’nun ana meydanında bir otobüs durur. Herkesin birbirini tanıdığı, sıkı bağların bulunduğu bir kasabadır burası. Kuzeyden gelen otobüsten bir çift iner: Carlo, güneylidir ve uzunca bir aradan sonra evine dönmenin mutluluğunu yaşar; kadın ise eşi Anna’dır, kasabaya göre kuzeyli bir yabancı. Carlo’nun abisi o gün onları karşılamak için durakta bekler. Hem o hem de kasabadaki herkes, Anna’nın eşsiz güzelliğini fark eder, hatta ona vurulur ama Anna başka kadınlar gibi değildir. Dedikodudan kaçınır, kiliseye gitmez, bilime önem verir, faşist rejimin ortasında komünist partiyi destekler. Kimsenin adını dahi duymadığı kitaplar okur. Erkek gibi pantolon giyer ve kadının da tıpkı erkek gibi eşit haklara sahip olması gerektiğini düşünür. Kuzey İtalya’da ilkokul öğretmeni olan Anna, eşiyle birlikte güneye göç edince okulda kadro bulamaz, çalışmak ister ve bir gün karşısına iş ilanı çıkar: Postacı aranıyor. Kadın postacı mı? Hem de bu dönemde? Hem de böyle bir kasabada? İnanması güç bir şey. Ama Anna kısa sürede kasabanın gizli âşıklarına mektuplar taşır, savaştaki sevdiklerinden bir haber bekleyen ailelere umut verir, hatta okuma yazması olmayanlara alfabeyi bile öğretir.